-
1 ağır basmak
а) му́чить - о кошма́ре, испы́тывать кошма́р ( во время сна)б) дави́ть, нажима́ть (на кого-л.) -
2 basmak
1) Д [на]ступа́ть на чтоağır basmak — ходи́ть ме́дленно
ayaklarının uçlarına basmak — ступа́ть на цы́почках
çocuk basmağa başladı — ребёнок на́чал ходи́ть
2) наступа́ть; начина́тьсяay bastı — на́чался но́вый ме́сяц
3) Д, В дави́ть; прижима́ть; прессова́тьbağrına basmak — а) прижима́ть к груди́, обнима́ть; б) перен. забо́титься
mühür basmak — приложи́ть печа́ть
zile basmak — позвони́ть
4) полигр. печа́тать5) топта́тьayakla basmak — топта́ть, выта́птывать
6) напада́ть (внезапно)ev(i) basmak — огра́бить дом
7) В застава́ть на ме́сте преступле́ния; производи́ть о́быск8) Д идти́, пойти́ (о возрасте)çocuk yedisine bastı — ребёнку пошёл седьмо́й год
9) оседа́ть (о здании) -
3 ağır
тяжёлый* * *1) врз. тяжёлыйağır bir yemek — тяжёлая пи́ща
ağır hava — тяжёлый во́здух
durum pek ağır — положе́ние кра́йне тяжёлое
2) ме́дленныйağır adımlar — ме́дленные / тяжёлые шаги́
3) степе́нный, уравнове́шенный, серьёзный; рассуди́тельный4) дорого́й, це́нныйağır hediyeler — це́нные пода́рки
ağır kumaş — а) тяжёлая ткань; б) дорога́я ткань
••- ağır basmak
- ağır çekmek
- ağır davranmak
- ağır durmak
- ağır gelmek
- ağırına gitmek
- ağır işitmek
- ağır söylemek -
4 el
кисть (ж) рука́ (ж)* * *I1) рука́, ру́киel sıkmak — пожа́ть ру́ку
el sıkışma — рукопожа́тие
2) ру́чкаkapı eli — дверна́я ру́чка
3) ход ( в некоторых играх)şimdi el bende — сейча́с мой ход
4) счётное слово разhavaya üç el ateş etti — он сде́лал три вы́стрела в во́здух
••elini veren kolunu alamaz — посл. ему́ дай па́лец, он ру́ку отхва́тит
elinle ver ayağınla ara — погов. ему́ дай [в долг] рука́ми, а [обра́тно] проси́ нога́ми
- elde- eldeki- elde mi?- elden- elinde
- elinden- eliyle- el açmak- eline ağır
- ele alınmaz
- ele almak
- eline almak
- el altında
- elinin altında
- el altından
- el atmak
- ele avuca sığmamak
- eli ayağı bağlı
- eli ayağı buz kesilmek
- el ayak çekilmek
- eli ayağı düzgün
- eline ayağına kapanmak
- elini ayağını kesmek
- elini ayağını çekmek
- elini ayağını öpeyim!
- eli ayağı tutmak
- eli ayağı kesilmek
- eli ayağı tutmamak
- eline ayağına üşenmemek
- ele bakmak
- eline bakmak
- el basmak
- eli boş dönmek
- eli boş gelmek
- eli böğründe kalmak
- eli koynunda kalmak
- elini çabuk tutmak
- el çekmek
- elini çekmek
- elden çıkarmak
- elden çıkmak
- el çırpmak
- eli dar
- eli darda
- el değiştirmek
- el değmemiş
- eline doğmak
- eli dursa ayağı durmaz
- eline düşmek
- elden düşürmemek
- eli ekmek tutmak
- elden ele dolaşmak
- elden ele gezmek
- el elden üstün
- el ele vermek
- el ense etmek
- eli ermez gücü etmez
- elini eteğini çekmek
- eline eteğine doğru
- el etek öpmek
- eline eteğine sarılmak
- el etmek
- elde etmek
- elden geçirmek
- ele geçirmek
- ele geçmek
- eline geçmek
- elinden geleni ardına
- elinden geleni arkasına komamak
- elinden geleni bırakmamak
- elden geleni yapmak
- elinden geleni yapmak
- elden gelmek
- elinden gelmek
- elinden gelse...
- elden ne gelir?
- elden gelmemek
- elinden gelmemek
- eli genişlemek
- elde gezmek
- ellerde gezmek
- elinin hamuruyla erkek işine karışmak
- elinden hiç bir şey kurtulmaz
- elinden bir iş çıkmamak
- elinden kaza çıkmak
- elinden bir kaza çıkmak
- elinden iş gelmemek
- elinden bir iş gelmemek
- eli işe yatmak
- elini kalbine koyarak söylemek sürmek
- elini kalbine koyarak düşünmek sürmek
- elini kalbine koyarak hüküm sürmek
- elden kaçırmak
- el kaldırmak
- eli kalem tutmak
- elinde kalmak
- eline kalmak
- elinden kan çıkmak
- elini kana bulamak
- el katmak
- eli kırılmak
- elini kolunu bağlamak
- eli kolu bağlı kalmak
- elini kolunu sallaya sallaya gelmek
- elini kolunu sallaya sallaya gezmek
- el koymak
- eli koynunda - elinden hiç bir şey kurtulmamak
- eli kurusun!
- eli olmak
- elinde olmak
- elde olmamak
- elinde olmamak
- elini oynatmak
- eli para görmek
- eline sağlık!
- elinize sağlık!
- elini sallasa ellisi başını sallasa tellisi
- elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
- eli silâh tutan
- eline su dökemez
- el sürmemek
- eli şakağında
- el tazelemek
- el tutmak
- elinde tutmak
- elinden tutmak
- elle tutulacak tarafı kalmamak
- elle tutulacak yanı kalmamak
- elle tutulur gözle görülür
- el uzatmak
- el üstünde tutmak
- eli varmamak
- eli gitmemek
- el vermek
- ele vermek
- el vurmamak
- eli yatmak
- bu işte eli yok
- eller yukarı!
- bir eli yağda bir eli balda II1) чужо́й, чужа́к2) страна́, крайyabancı ellerde — в чужи́х края́х, на чужби́не
3) наро́д, населе́ние4) пле́мя••elin ağzı torba değil ki büzesin — посл. на чужо́й рото́к не наки́нешь плато́к
el ile gelen düğün bayram — посл. ≈ на миру́ и смерть красна́
elin derdi ele masal gelir — посл. чужу́ю беду́ рука́ми разведу́
- el kapısında çalışmakel kazanıyla aş kaynatmak — погов. прийти́ на гото́венькое
-
5 toprak
1. озвонч. -ğı1) земля́killi toprak — гли́нистая по́чва
2) су́шаtoprağa ayak basmak — ступи́ть на зе́млю; сойти́ на су́шу
3) страна́; террито́рияtoprak bütünlüğü — территориа́льная це́лостность
4) земля́, земляно́й уча́сток2. озвонч. -ğıköylüye toprak dağıtmak — раздава́ть зе́млю крестья́нам
земляно́й, гли́няныйtoprak dam — земляна́я кры́ша
toprak kap — гли́няная посу́да
toprak pipo — гли́няная тру́бка
toprak taban — земляно́й пол
••- toprağı çekmiştoprak paklar — погов. моги́ла очи́стит ( скверного человека)
- toprağa düşmek
- toprak olmak
- toprağa vermek
- toprağına ağır gelmesin!
- toprağı bol olsun!
- toprak doyursun gözünü! -
6 basma
1.ağır basma — си́льный нажи́м (противника)
2) [набивно́й] си́тец2.напеча́танный, печа́тный◊
basma kalıp — стереоти́пный◊
basma kalıp sözler — шабло́нное выраже́ние, штамп
См. также в других словарях:
ağır basmak — ağırlık olarak fazla gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağır — sf. 1) Tartıda çok çeken, hafif karşıtı Kurşun ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır. 2) Çapı, boyutları büyük Ağır top. Ağır tank. 3) mec. Değeri çok olan, gösterişli Ağır kıyafeti ile muhite uymayan Canan ın yanında, ne kadar rahat ve sadeydi … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağırlık basmak (veya çökmek) — 1) gevşeklik ve uyku gelmek 2) ağır bir hava kaplamak, sessizlik oluşmak Yavaş yavaş bir ağırlık çöktü. Bir sakinlik herkesi kapladı. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
kasvet basmak (veya çökmek) — çok sıkılmak, içi daralmak Gündüzün bu saatinde, tiyatroya ağır bir kasvet çökmüş. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
basğun — basmak, agır, sengin, giran, galib, hucum i nagehani … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hava — is., Ar. hevā 1) Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı 2) Meteoroloji ile ilgili olayların bütünü Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu. M. Ş. Esendal 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
su — 1. is., yu Sutaşı 2. is., yu 1) Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde, ab Dere suyu tekmil çamur. Halk kuyu suyu içmek mecburiyetinde... R. N. Güntekin 2) Bu sıvıdan oluşan kitle, deniz, akarsu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
toprak — is., ğı 1) Yer kabuğunun, toz durumuna gelmiş türlü kütle kırıntılarıyla, çürümüş organik cisimlerden oluşan ve canlılara yaşama ortamı sağlayan yüzey bölümü Kara toprak. Kireçli toprak. Killi toprak. 2) sf. Yer kabuğunun bu bölümünden yapılmış… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yağ — is. 1) Birleşiminde stearik, oleik, palmitik asitlerle gliserin bulunan ve bunların oranlarına göre kıvamları değişen bitkisel veya hayvansal madde 2) Vazelin, mazot gibi yağları andıran ve sanayide kullanılan bir mineral madde Yağı tükenmiş… … Çağatay Osmanlı Sözlük